Hakkımda
ABD’de yapılan bir çalışma şöyle diyordu. “Ortalama bir hekim hastasını sözünü kesmeden sadece 13 saniye dinleyebiliyor.”
Sonrası malum, hasta ne derse desin, hekim kendi bildiğini bir şekilde dikte ediyor. Ama şu var: Karşımızda oturan, tıp kitaplarında yazan bir hastalık değil; geçmişiyle, inançlarıyla, çevresiyle, genetiğiyle, travmalarıyla, duygularıyla, yediğiyle, içtiğiyle, alışkanlıklarıyla “bütün” bir insan.
O halde bu insanı iyileştirmek için yola çıktıysanız, tüm bu yönleriyle ilgili bilgi sahibi olmak, buna zaman ayırmak zorundasınız. Bunun için hem çağdaş bilimden, hem de insanlık mirası kadim tıptan olabildiğince yararlanmak kaçınılmaz.
Biz bu yaklaşıma “İntegratif Tıp” olarak tanımlıyoruz. Son 20 yıldır tüm dünyada yükseliyor.
Bu anlayış biz hekimlere okulda öğretilen ve giderek endüstri haline gelen medikal tıbba pek benzemiyor. Alternatif ya da geleneksel sözcükleri de bu yeni anlayışı karşılamıyor. Belki bütünsel tıp denebilir.
Bunu zaten 2500 yıl önce Hipokrat gayet net ifade etmiş: “Hekimin görevi hastayı iyileştirmektir. Zarar vermediği sürece, bunu nasıl yaptığının önemi yoktur.”
Bu anlayışla ki, her türlü yaklaşıma açığız. Batı tıbbı, akupunktur, homeopati, ozon tedavisi, enerji tıbbi, biyoregülasyon, fonksiyonel tıp, fitoterapi, naturopati vs. Hiçbirine ön yargımız, mesafemiz yok ve yeri geldiğinde yararlanıyoruz. Özellikle de kronik hastalıklarda.
Kısaca şöyle diyelim: İnsan nasıl bir bütünse, tıp anlayışımız da bir bütün olmalı.
0 Görüş
Evinden ayrılmadan doktoruna ulaş, görüntülü görüşerek muayene ol.