Bireylere büyük oranda rahatsızlık veren ağız kokusu, sosyal yaşamlarını da sekteye uğratan olumsuz bir dururmdur. Çoğu kişinin sadece ağız içi sorunlarından oluştuğunu düşündüğü bu koku, altta yatan önemli bir hastalıktan da kaynaklanabilir. Bu yazımızda, sıkça dile getirilen 'Ağız kokusu neden olur?' sorusuna yanıt aradık.
Ağız kokusu, kişinin solunumuyla dışarıya verdiği kötü kokulu hava çıkışıdır. Bazen bu durumu bireyin kendi farkedebilirken bazen de farkında olamayabilir. Bu yüzden kişinin kendisinin ağızının kokup kokmadığını tespit etmesi zor bir durumdur. Ama kişinin dışında çevresindeki diğer bireyler tarafından farkedilerek uyarıldığı zaman ortada gerçek bir ağız kokusunun olduğu doğrulanır.
Ağız kokusunun nedenleri genel hatlarıyla 4 başlık altında toplanabilir.
Ağız, Diş ve Dişeti Hastalıkları: Gıdaların dişlerin arasında uzun süre kalması ve temizliğinin doğru yapılmaması bakteri oluşumuna bağlı kötü kokuya neden olur. Bunun yanı sıra; çürük dişler, iltihaplı diş etleri ve doğru takılmayan ve temizlenmeyen diş protezleri de bu soruna yol açabilir. Bireylerde en sık rastlanılan nedendir.
KBB Hastalıkları: Ağız kokusu bademcik, yutak, geniz ve sinüsleri ilgilendiren rahatsızlıklarda oluşabilir. Sinüzitte, sinüslerde enfeksiyondan kaynaklı iltihaplanma sonucu kötü kokular oluşur. Bu kokular geniz yoluyla bağlantılı olan burun boşluğundan dolayı ağızdan gelebilir. Burundaki kemik eğriliklerinde veya geniz eti büyümesinde de kişinin nefes boşluğu daraldığı için ağızdan nefes almaları sıklaşır. Dolayısıyla ağız açıklığının fazla olması kuruluğa neden olur ve organizmaların bulunmasına ortam sağlar. Bu durumda kötü kokulara neden olur.
Solunum Yolu ve Akciğer Hastalıkları: Daha çok göğüs hastalıklarından dolayı ağız kokusu akciğer kaynaklı olur. Kronik bronşit gibi durumlarda akciğerdeki yoğun mikroorganizma bulunan hava solunumda kötü kokuya neden olur.
Gastroenteroloji Hastalıkları: Mide, yemek borusu ve bağırsaklardaki hastalıklardan oluşan kokulardır. Yemek borusunda, divertikül denilen dışa doğru balonlaşma şeklindeki rahatsızlık meydana gelebilir. Bu oluşuma yemek kalıntılarının girmesi ve orada kalıp çürümesi kötü kokuya neden olur. Gastroözofageal reflü ise midenden gelen yemek kalıntılarının yemek borusuna kaçmasına neden olarak kokuya sebebiyet verir. Ayrıca mide kanseri hastalarında da ciddi derecede ağız kokusuna rastlanır.
Bu ana başlıkların haricinde; sigara kullanması, diyabet hastalığı, kullanılan bazı bazı ilaçlar, metabolik rahatsızlıklar, böbrek ve karaciğer yetmezliği gibi durumlarda da ağız kokusu belirtileri görülebilir. Ayrıca hiç ağız kokusu olmayıp olduğunu öne süren obsesif kompülsif bozukluğu olan klinik vakalarda olabilir. Bu hastalar çevrelerinden bir uyarı almadıkları halde, takıntı derecesinde ağız kokularının olduğunu düşünerek sosyal ilişkilerini kesebilirler.
Ağız kokusunun önlenmesi için öncelikle altta yatan nedenin bulunması gerekir.
Kişiler tarafından ilk şüphelenilen durum ağız ve diş bakımı olabilir. Bunun için kişinin kendi kendine yapabileceği; diş fırçalama, diş ipi kullanımı ve ağız gargarası gibi bakımlar yeterli gelmiyorsa hekime müraacat etmesi gerekir.
Diş hekimi öncelikle detaylı bir şekilde, dilin arkası ve ağız içini muayene ederek kokunun kaynağını bulmaya çalışır. Diş çürüklerinden kaynaklı bir durum varsa yapacağı muayene planını hastaya anlatır. Ayrıca, diş köklerini ve kemikleri iyi analiz edebilmek için panaromik diş ve çene görüntülemesi de isteyebilir. Ya da, diş eti hastalıkları bulgusu varsa bir periodontist (diş eti hastalıkları uzmanı) muayenesine yönlendirilebilir. Muayene sonucu teşhis edilen sorunların giderilmesi kokunun giderilmesine yardımcı olur.
Şayet mevcut koku diş ve diş eti kaynaklı değilse o zaman yukarıda belirtilen diğer durumlar neden olabilir. Bu yüzden diş hekimi kişinin şüphelendiği şikayeti ile alakalı uzman hekime yönlendirebilir.
Kişiler kendi tedbirlerini alarak ağız kokusunu gidermede ilk adımı atabilirler. Bu yüzden ağız kokusunu önleyici bazı tedbirler şu şekilde uygulanabilir:
Önceden de belirttiğimiz üzere kişisel tedbirlerin yeterli kalmadığı durumlarda mutlaka uzman hekim tarafından altta yatan hastalığın araştırılması gerekir.