Net olarak nedeni bilinmeyen vitiligo, deride renk kayıplarına yol açan bir cilt hastalığıdır. Halk arasında ala veya alaca da denilen bu hastalık, her 100 kişiden 1-2 kişide görülebilen yaygın bir problemdir. Vitiligo, herhangi bir fizyolojik soruna neden olmasa da, kişinin dış görüntüsünü bozarak çeşitli psikolojik sorunlara neden olabilir. Uygulanan tedavilerde ise amaç cildin eski rengine kavuşturulmasıdır.
İnsan vücudunda bulunan melansolit ismindeki hücreler cilde rengini veren pigmentleri üretmekle görevlidir. Bu hücrelerin farklı sebeplerden ötürü zarara uğraması pigment üretimini etkileyerek vitiligo hastalığına sebep olur. Pigmentlerdeki bu eksiklik deri üzerinde farklı boyutlarda beyaz lekelerin meydana gelmesine yol açar. Hastalığın çeşidine göre lekelerin oluşma bölgeleri ve sayısı farklılık gösterebilir. Bazı tip vitiligoda lekeler belirli bir bölgede oluşurken bazılarında vücudun tamamına yayılabilir. Hastalığın deride lekelerin fark edildiği andan itibaren tedavi edilmesi oldukça önemlidir.
Vitiligonun en net belirtisi ciltte görülen renk düzensizlikleridir. Genellikle ciltte farklı ebatlarda oluşan beyaz ya da beyaza yakın açık renkler şeklindedir. Hastalığın belirtileri çoğunlukla güneşe maruz kalan kısımlarda görülür. Ciltteki bu değişimler sıkça eller, ayaklar, dudaklar, kollar ve yüz gibi bölgelerde oluşur. Ayrıca cilt yapısına göre kadınlarda erkeklere göre daha hızlı fark edilir. Her yaşta görülebilen hastalık çoğunlukla 20’li yaşlardan sonra oluşur. Cilt renk beyazlamasının yanında vitiligoda görülen renk değişimleri farklı yerlerde de oluşabilir. Bunlar; saçlar, kaşlar, kirpikler veya sakalda kısmen beyazlama veya grileşme gibi olabilir
Bu cilt hastalığının kesin nedeni bilinmemekle birlikte, oluşum riskini artıran bazı faktörlerin olduğu bilinir. Vitiligonun gelişiminde rol oynayan etkenlerden bazıları ise şu şekildedir:
Vitiligo hastalığının teşhisi için cildiye uzmanının muayenede ciltte beyaz lekeler bulması gerekir. Kesin tanı konulabilmesi için wood ışığı ismi verilen ışıkla inceleme yapılır. Bu incelemede normal ışık altında görünmeyen cilt değişimleri ve lekeleri de gözlemlenir. Genellikle hastalığın tanısı bu tespit ile konulabilir. Ancak hekim yeterli görmezse deri biyopsisi, patolojik inceleme değişik testlerden de yararlanabilir. Ayrıca hastalığın otoimmün etkenlerden dolayı olup olmadığını anlamak için de bazı kan testleri yapılabilir. Teşhis konula bireylerin hayatlarının devam eden süreçlerinde doktorlarının verdiği önerilere uygun yaşamaları ve tedavilere titizlikle uymaları oldukça önemlidir.
Vitiligonun tedavisinde amaç cilt renginin eski haline getirilmesidir. Bu yüzden hastalığa neden olan etkenlerin ortadan kaldırılması gerekir. Eğer otoimmün hastalıklar vitiligoya sebepse tedavide bağışıklık sistemini baskılayan ajanlar kullanılabilir. Hastalığın nedenini sorgulamaksızın cilt rengini veren melonositlerin uyarılmasını sağlayan ışık tedavisi uygulanabilir. Excimer lazer tedavisi veya fototerapide denilen bu işlem melanin pigmentini destekleyerek üretimini sağlar ve leke oluşumunu önler. Aynı zamanda hastalara oksidan stres azaltılması için antioksidan takviyeleri de verilebilir.
Vitiligo tedavisinde bazı kremlerde kullanılabilir. Kortizon, takromilus ve pimekrolimus içerikli kremler oluşan lekeleri gidererek yeni leke oluşmasını önleyebilir. Ancak bu kremler uzun süre kullanıldığı takdirde deride farklılaşma yapabilir. Bu yüzden hekim kontrolünde kullanılması gerekir. Lekelerin büyüdüğü ve tüm vücuda yayıldığı vakalarda diğer bir tedavi ise depigmentasyondur. Bu işlem ile ciltteki tüm pigmentler yok edilir ve cildin tek bir beyaz renge dönüşmesi sağlanır. Hastalarda güneşe maruz kaldıkları zaman leke oluşması ve beyaz kısımlarda güneş yanığı meydana gelmesi riski olduğu için hekimin verdiği güneş kremlerini kullanmaları gerekir.
Hastalığın dış görünüşü etkilemesi bazı hastalarda psikolojik yönden sorun yaratabilir. Bu yüzden bu anlamda kötü hisseden hastaların psikolojik olarak da destek alması gerekebilir.